Küçük kırmızı bir teybim vardı bir zamanlar.
Tek derdim onu çalıştırmaktı. Kaset kapağını kırmıştım. O olmadığı zamanlar
daha iyi çalışıyordu çünkü, kimse anlamazdı öyle olduğunu ama dediğim doğruydu.
Sarardı bazen kaseti. Devamlı tetikte olmalıydın, kulağına garip bir ses geldi
miydi hemen stop düğmesine atlaman gerekirdi. Kendimi sarılan ve de kopan
kasetleri tamir etmek konusunda uzmanlaştırmıştım. İncecik alt kısmından yama
yapabiliyordum kasete. Çok kıymetliydi kasetlerim. Her seferinde özenle
dizerdim onları rafıma.
Kayıt yapardım
bazen. Volkmenimden sesi alıp kabloyla kırmızı teybimin mikrafon kablosuna uç
uca ekledikten sonra ‘record’ tuşuna bastın mıydı o çıkan cızırtılı ses
dünyanın en güzel kaydıymış gibi gelirdi. O benim eserim olurdu.
Aşık olurduk bazı
şarkılara. Kasetin tek yüzünü full aynı şarkıdan kaydetme modası vardı o
zamanlar. Şimdiki gibi cd ve de ‘repead’ fonksiyonu yok tabi. Bir şarkıyı
defalarca kez dinlemek için ne yapacaksın? Tek çare bir kaset feda etmek..
Takır tukur sesler
gelirdi her ‘play’ tuşuna bastığımızda. Kaset biterdi ters çevirmek zorunda
kalırdık. İleri sarmak gerekirdi bazen ya da geri. Eğer pilli bir cihaz kullanıyorsan,
cihaz ile sardırmak pili çabuk bitirirdi. Çözüm bir kurşun kalemi kasetin
deliklerinden geçirip kaseti kalem vasıtasıyla çevirmekteydi. Takır tukur
sesler gelirdi her seferinde, dijital değildi düğmeler o zamanlar.
Sesi bozulurdu
bazen. Kolonyalı pamuğu, kafasına ‘play’ tuşu basılıyken sıkıştırıverirdim.
İçine alırdı pamuğu dönerken, döndükçe de temizlenirdi. Çok net bir şekilde
anlayabilirdim bakımını yapmadan öncesini ve de sonrasını. Kasetçalarların
kafalarını temizlemek bakımı için önemli bir noktaydı. Eğer bakımını
yapamıyorsan anlamı yoktu pek kaset sahibi olmanın. Küçümseyerek bakardık boğuk
ses çıkaran teyp sahiplerine.
Çift kasetçalar teypler çıktı sonradan. Ne
büyük icat! Benim iki cihazı kablolarla birleştirme yöntemim birilerine ilham
vermiş olmalıydı, kesin öyledir, benim fikrimi çalıp geliştirmişler. İki cihaz
iç içe, ne büyük zeka! Yani kayıt yapmak için kablolara ya da başka bir
kasetçalara gerek yok. Hatta iki kaseti aynı anda dinleyebilirsin. Karman
çorman sesler yaratabilirsin. Kesinlikle takdire şayan bir buluş ama fikrim
çalındığı için hiç gücenmedim açıkçası, insanlığın yararına olan bir şey
sonuçta.
Sonra tuş takımını
geliştirdiler kasetçaların. Yeni ve de daha modern oldu. Daha rahat basılıyordu
ve takır tukur sesler gelmiyordu artık. Babam da yeni bir müzik seti aldı.
Kumandası bile vardı. Bir sürü tuş vardı üzerinde, hiçbir zaman ne işe
yaradığını anlamadığım. Sadece radyoyu açıp kapamama ya da sesini kontrol
etmeme yarıyordu. Diğer tuşları öylesine yapmışlardı resmen. Zengin gözüksün
diye, görmemişlik işte. Görmemiş kumanda yapmış tutmuş kasetçalara koymuş, oysaki
kumanda televizyon için yapılmıştır. Üstelik üzerine de bir sürü gereksiz tuş
koymuş bizim görmemiş. Bak şimdi aklıma geldi de babam ona zamanında iyi para
vermişti.
Ona müzik seti diyordu herkes. Bense teyp
diyordum. Hem de çift kasetçalardı düşünün! Sesi daha güçlü, daha net ve de
kullanımı kolaydı. Bense küçük kırmızı teybimde dinlemeyi severdim kasetlerimi,
çünkü müzik setini ne gezdirebiliyordum ne de sırtüstü yattığımda göbeğimin üzerine
koyup uyuklayabiliyordum. Hem babam içini açmama da izin vermiyordu. Üstelik
çok kaliteliydi kafası, hiç temizlemeye gerek yoktu. Bana çok sıkıcı geliyordu.
Unutmadan söyleyeyim bir gözü daha vardı. Üzerinde tam olarak ‘compack disc’
yazıyordu. Kapağını açtığımda içine yuvarlak bir şeyin koyulacağı bir yuvası
vardı, yanında ise dijital bir gösterge. Ben onu hep son zamanlarda çıkan taş
plaklar için yapılmış sanırdım. Küçük taş plaklar vardı çünkü biliyordum. Onlara
45’lik, ya da 60’lık taş plak deniyordu. Taş plağın özelliği nostaljik
olmasıydı ve bu dijital gösterge ile hiç yakışmıyor diye düşünüyordum. Yapan
adam saçmalamış resmen, eski ile yeninin bu kadar kötü birlikteliği olamaz diye
düşünürdüm. Meğer eski olan bizler olmuşuz artık elimizdekiler de tamamen
teknolojik.

Büyümekti ya bu,
sorunlarımız da artıyordu artık. Armudun sapı, üzümün çöpü diye verilen örnekleri
bu kapsıyordu demek ki. Büyümek… Yahu ben mutluydum küçük kırmızı teybimle uğraşırken,
çok mutluydum hem de. Niye kimse sormadı ki bana büyümek istiyor musun diye. Aslında
istiyordum büyümeyi ama niye kimse engel olmadı. Niye gün geçtikçe daha çok
korkuyorum büyümekten? Ürküyorum resmen.
Küçük kırmızı teybim
vardı bir zamanlar. Takır tukur sesler çıkartırdı. Kasetlerimi sarar, zarar
verirdi. Cdler yoktu, kasetçalarların ‘repead’ fonksiyonları da yoktu. İstediğin
şarkıyı açamazdın hemen, ileri sarmak gerekliydi. Arada sırada kolonyalı pamuk
ile temizlemek gerekirdi. Daha az karışıktı her şey. Basit mantığı vardı her
şeyin. Nerede benim kırmızı teybim? Kasetlerimi dinlemek istiyorum.
Çok özlüyorum kasetlerimi. Eskiyi özlüyorum. Kapağını
kırdığım küçük kırmızı teybimi özlüyorum.